Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Devletin ve milletin ortak geçmişini ve ortak geleceğini kuşatmayan bir anayasa ülkeye fayda getirmez. Cumhurbaşkanı olarak şahsım ve Cumhur İttifakı partileri olarak grubu olsun olmasın tüm partileri, tüm milletvekillerini, tüm toplumsal kesimleri bu konuda sözlü ve teklifi olan herkesi yapıcı bir anlayışla yeni anayasa çağrımıza katılmaya davet ediyoruz. Darbecilerin direktifi olarak değil gerçekten milli, yerli, sivil vizyoner bir anayasa isteyen herkes bu çağrının muhatabıdır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’de 28. Dönem 2. Yasama Yılı açılışında Genel Kurula hitap etti. TBMM’nin 28. Dönem 2. Yasama Yılı’nın milletvekillerine, ülkeye, millete hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde iradelerini sandığa özgürce yansıtarak demokrasinin gücüne güç katan tüm vatandaşlara teşekkür etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28. Dönem milletvekillerini bir kez daha tebrik etti. TBMM’nin ilk başkanı Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle anan Erdoğan, “Hangi unvanla olursa olsun Türkiye’nin gelişmesi, büyümesi, güçlenmesi için emek veren, ter döken herkese milletim adına teşekkür ediyorum. Vatan topraklarının müdafaası, milletimizin birliği, ülkemizin bütünlüğü, devletimizin bekası uğrunda bin yıldır canları pahasına mücadele eden şehitlerimizi ve gazilerimizi tazimle yad ediyorum. Rabbim tüm şehitlerimizin ruhlarını şad, mekanlarını cennet eylesin” dedi.
Meclisin her açılışında 103 yıl önceki heyecanı tekrar yaşadıklarını vurgulayan Erdoğan, “Yeni yasama yılında teklifleriyle muvafık, muhalif görüşleriyle temsilcisi oldukları, milletle olan yakın irtibatlarıyla, milli iradenin üstünlüğü ilkesine bağlılıklarıyla bu çatı altında ülkemize, milletimize, şehirlerimize hizmet verecek, katkı verecek tüm milletvekillerimize başarılar diliyorum. Sizlerden milli ülkümüz olan Türkiye Yüzyılı vizyonuna yakışır fikri ve fiili eserler bekliyoruz. Binlerce yıllık devlet geleneğimizin iki asrı bulan demokrasi arayışımızın ilk yüzyılını geride bırakmak üzere olduğumuz cumhuriyetimizin çok partili siyasi hayata geçişle birlikte şekillenmeye başlayan demokratik teamüllerimizin, velhasıl göz kamaştırıcı milli hazinemizin en büyük mirası işte burasıdır, bu yüce kuruldur. Elbette her ülkenin meclisi kendi tarihi, kültürü, istiklali, bekası için önemlidir. Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisimiz ilki milli mücadele, ikincisi 15 Temmuz’da olmak üzere iki defa gazilik payesiyle şereflenmiş, darbelerden cuntalara nice badireleri atlatarak dimdik ayakta kalmış, vesayetin tüm baskılarına rağmen daima milletin safında yer almayı başarmış bir kurum olarak tüm parlamentolar içinde özel bir yere sahip bulunduğuna inanıyorum. Milli Mücadele gibi bir destanı, yokluklar, ihanetler, karanlık hesaplar içinde zafere ulaştıran Meclisimizin bugün de Türkiye Yüzyılı’nın ufkunu aydınlatacağından şüphe duymuyorum. Artık ilk asrını tamamlayan cumhuriyetimizin hüdai naip değil binlerce yıllık zincirin son halkası olarak ilan ve inşa edildiği gerçeğini evlatlarımızın zihinlerine kazımamız gerekiyor. Gazi Mustafa Kemal’in 29 Ekim 1923 günü Meclis kürsüsünde dile getiren şu ifadeleri sizlere hatırlatmak, gençlerimizin de dikkatine getirmek istiyorum: ‘Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği kabiliyet, istidat, idrak, kendi hakkında suizanda bulunanların ne kadar gafil ve ne kadar tetkikten uzak insanlar olduğunu pek güzel ispat etmiştir. Milletimiz haiz olduğu saf ve liyakatini, hükümetinin yeni ismiyle cihanı medeniyete daha çok suhuletle hisara muvaffak olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, cihanda işgal ettiği mevkiye layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir. Bu yüce müesseseyi vücuda getiren Türk milletinin son 4 sene zarfında ihraz ettiği zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere tecellilerini gösterecektir. Milletin teveccühünü daima istinat noktası telakki ederek, hep beraber ileriye gideceğiz.’ Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonraki süreç gazinin hayal ettiği hızda ve içerikte yürümemiş olsa da bir asır sonra aynı hissiyatla burada buluşmamız, kurucu iradenin geçerliliğini sürdürdüğüne işaret ediyor. Nitekim tarihe baktığımızda geniş bir coğrafyada kurulan Türk devletlerinin büyük bölümünün ilk asrına gücünün zirvesinde girdiğini görüyoruz. Cumhuriyetimizin önünde kat edecek hala epeyce bir mesafe olması bize daha yapacak çok işimizin bulunduğunu anlatıyor. Kimsesizlerin kimsesi olarak tahayyül edilen cumhuriyetimiz inşallah bu vasfına tam manasıyla Türkiye Yüzyılı’nda kavuşacaktır” diye konuştu.
“Farklılıkları zenginliğe dönüştürerek ortak hedeflere sıkı sıkı sarılmalıyız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Maziden atiye kur köprüyü ne kadar sağlam tutarsak Türkiye Yüzyılı vizyonumuzu hayata geçirme azmimiz o kadar güçlü olacaktır. Bunun için topyekun millet ve onun temsilcileri olarak farklılıklarımızı zenginliğe dönüştürerek ortak hedeflerimize sıkı sıkıya sarılmalıyız. Geçtiğimiz 21 yılda ülkemizin kalkınma ve demokrasi altyapısının eksiklerini tamamlayarak, bu doğrultuda atılacak daha büyük adımların zeminini hazırladık. Artık Meclisimizin kapısına kilit vurulduğu, milletvekillerinin istiskale maruz bırakıldığı, başbakanların ve bakanların idam sehpasına gönderilerek vesayetin milli iradeyi hiçe saydığı dönemler geride kalmıştır. Meclisimiz ve milletimizle omuz omuza vererek hep birlikte yazdığımız 15 Temmuz destanı bu bakımdan bir dönüm noktasıdır” dedi.
Hedeflerinin Türkiye’yi tekrar yeni ve sivil bir anayasa kavuşmak olduğunu belirten Erdoğan, “2 asırlık yönetim sistemi arayışlarımızın zirvesi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin tarihimizde ilk defa siyaset, Meclis ve milletin ortak kararıyla gerçekleşmesi bir diğer önemli eşiktir. Şimdi önümüzde yeni bir görev ve yeni bir fırsat var. Bu da ülkemizi Cumhuriyetin ilk yıllarının ardından tekrar yeni ve sivil bir anayasaya kavuşturmaktır. Genel kurul salonumuzdaki başkanlık kürsüsünün hemen arkasında yazan ‘Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ ilkesinin hakkını ancak bu şekilde verebiliriz. Türkiye’yi 12 Eylül’de darbe yönetiminin 41 yıl önce milletimizin sırtına sardığı mevcut anayasa kamburundan kurtarmak hepimizin en öncelikli sorumluluğudur. 41 yıllık tarihinde uğradığı irili ufaklı 20’den fazla değişiklikle adeta yamalı bohçaya dönen bu anayasanın 2023 Türkiye’sini taşıyamadığı açıktır. Bu gerçeğe ekonomiden diplomasiye, adaletten hak ve özgürlüklere çok geniş bir yelpazede farklı vesilelerle şahit oluyoruz. Esasen yeni anayasa meselesi 10 seneyi aşkın süredir ülkemizin ve Meclisimizin gündemindedir. Hatta yarım kalmış olsa da bu doğrultuda atılan kimi adımlar oldu. Cumhur İttifakı olarak 2021 yılında yeni anayasa için önce kendi hazırlıklarımızı yaptık. Ardından diğer siyasi partileri de kendi hazırlıklarını yapmaya ve kamuoyuyla paylaşmaya davet ettik. Maalesef bu samimi davetimiz karşılık bulmadı. Lafa gelince sürekli darbe anayasasından şikayet edenler iş somut adım atmaya gelince ne yazık ki konfor alanlarının dışına çıkmak istemediler. Buna rağmen biz ümidimizi asla kaybetmedik” ifadelerini kullandı.
Her anayasanın ayrı bir hikayesi olduğuna işaret eden Erdoğan, “Her anayasanın ayrı bir hikayesi vardır. Türkiye 1921, 1924, 1961, 1982 anayasalarıyla dönemlerinin olağanüstü şartları içinde tanıştı. Bugün ülkemizin şartlarının ilk defa demokratik sistemin kendi tabii işleyişi içinde bir anayasayı hazırlamaya ve milletin takdirine sunmaya uygun olduğuna inanıyoruz. Türk demokrasisinin ulaştığı olgunluk seviyesi anayasa meselesinde 27 Mayıs 1960 darbesiyle başlayan kötü geleneği tamamen sona erdirmeye fazlasıyla yeterlidir. Elbette anayasanın başarısı her siyasi partinin, her toplumsal kesimin, her bireyin kendini içinde bulacağı ve “benim” diyeceği kapsayıcı bir metin olmasıyla orantılıdır. Devletin ve milletin ortak geçmişini ve ortak geleceğini kuşatmayan bir anayasa ülkeye fayda getirmez. Cumhurbaşkanı olarak şahsım ve Cumhur İttifakı partileri olarak grubu olsun olmasın tüm partileri, tüm milletvekillerini, tüm toplumsal kesimleri bu konuda sözlü ve teklifi olan herkesi yapıcı bir anlayışla yeni anayasa çağrımıza katılmaya davet ediyoruz. Darbecilerin direktifi olarak değil gerçekten milli, yerli, sivil vizyoner bir anayasa isteyen herkes bu çağrının muhatabıdır” şeklinde konuştu.
“Anayasa metninin kısa veya uzun olacağı, hangi konuları içerip, hangilerinin alt düzenlemelere bırakılacağı, milletin her bir ferdinin ortak manifestosu niteliğini nasıl taşıyacağı, bütün bunların tamamını hep birlikte konuşup, tartışıp kararlaştırabiliriz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Yeter ki meseleye ülkenin ve milletin temel değerlerine, kırmızı çizgilerine, Türkiye Yüzyılı hedefimize uygun şekilde, hüsnüniyetle ve uzlaşmaya açık şekilde yaklaşabilelim. Bunu başardığımızda diğer tüm konuların üstesinden geleceğimizden asla şüphe duymuyorum. Türkiye milletimizin hayali olan böyle bir anayasayı hak ediyor. Türkiye, ülkenin ve toplumun gerisinde kalan değil, önünü açan, aydınlatan, ufkunu genişleten bir anayasayı hak ediyor.“
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk döneminde tecrübelerin ışığında ortaya çıkan iyileştirme ihtiyacını da yeni anayasa çalışmaları kapsamında değerlendirebileceğimizi ifade etmek istiyoruz”
15 Temmuz gecesi darbecilerin ölüm kusan silahlarına meydan okuyan milletin demokrasi mücadelesini sivil anayasayla taçlandırmayı fazlasıyla hak ettiğinin altını çizen Erdoğan, “Biz de diyoruz ki bu özlemi daha fazla geciktirmeyelim. Cumhuriyetimizin 100. yılını yeni anayasayla taçlandıralım. Hatta bu vesileyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk döneminde tecrübelerin ışığında ortaya çıkan iyileştirme ihtiyacını da yeni anayasa çalışmaları kapsamında değerlendirebileceğimizi ifade etmek istiyoruz. Böylece yeni anayasayla birlikte yönetim sistemi tartışmalarını ilanihaye sona erdirme imkanı bulacağız. Gördüğünüz gibi biz ülkemizi ve milletimizi Türkiye Yüzyılı anayasasına kavuşturmak için her türlü kolaylığı gösteriyor, her türlü uzlaşmaya açık davranıyoruz. Diğer siyasi aktörlerden ve partilerden de aynı yapıcı yaklaşımı bekliyoruz” dedi.
Yorumlar kapalı.